Dua

1955.11.24

Perşembe, Saat 19.45

Değerli Diŋleyiciler,

İmanı olan her insan için yegâne güven kaynağı: Allah’ıŋ soŋsuz merhameti ve sıŋırsız rahmetidir. Oŋa varmayan: kime varır? Oŋa yalvarmayan kime yalvarır? Niyaz oŋa, namaz oŋa! Rica ve iltica oŋa! Vėren de: O, alan da: O! Vėrirse ölçüsüz vėrir: alırsa korkusuz alır. Vėrişinde rahmeti var, alışında hikmeti var.

İnsan gücü madde kapısında biter; Allah’ıŋ kuvvet ifade ve kudret ifaza ėden gücü ise mana yapısında her şeye yeter. Bu itibarla insan: bitici, Allah yeticidir.

Allah’ıŋ bir sıfatı: Kâfî’dir. Ondan gayrı her şey izafidir. Kur’ân-ı Kerîm’de Cenab-ı Hak: “Allah, kuluna kâfi değil mi?”[1] dėyor. Bu, bir sual ki cevabı: “Yeten de, yeter de sensin Allah’ım!” dėmekten ibarettir.

Allah’ıŋ bir sıfatı: Mu‘tî’dir. Atâ: Hakk’ıŋ, hata: halkıŋdır. Hatayı atâ siler. Allah’ıŋ eŋ büyük atâsı: insana dünya ve ahiret selameti sağlayan İslam dinidir ve insanıŋ eŋ büyük hatası: bu atânıŋ kadrini bilmemek, nefs-i emmâre ve levvâme kütüğünden silmemek, benlik batağından çekilmemektir.

İslam dini: örf ve âdet mecmuası değil, saadet hazinesidir. İnsani örf ve âdet: devreden devreye, çevreden çevreye geçer de göçer de! İslami saadetse: ne geçer ne göçer!

Cenab-ı Hak, Kur’ân-ı Kerîm’de: “Çağırıŋ beni, geleyim size!”[2] dėyor (XL. Mümin, 60). Halkıŋ çağırışı: kulluk icaplarına riayettir. Yoksa, Allah bize şahdamarlarımızdan daha yakındır. Dilimizde O, göŋlümüzde O vardır. Yalvarıp yakarmalı çağırışa Hakk’ıŋ gelişi: inayetidir. Riayet ėtmeden inayet görülmez. Kulluk yoluna gitmeden Allah’ıŋ keremine ėrilmez. İstenmeden vėrilmez. Himmetsiz âtıfet bahçesine girilmez ve ihsan meyvesinden dėrilmez.

“Namaz” dėmek olan “salât”ıŋ manası da: “dua”dır. Her dua: namaz olmaz; ama her namaz dua olur. Bundan dolayıdır, ki İslamî atasözlerimiziŋ birinde: “Namaz, adamı darda komaz!” dėnilmiştir. Namazda o kimse, ki arda kalmaz, darda kalmaz. Nitekim: “Arda düşen, derde düşer.” dėmişler. Namaz: gönüllük dertleriŋ şifası, göŋülcü fertleriŋ safasıdır. Allah’ıŋ emrėttiği, Rasûlullâh’ıŋ mübarek ömürleri boyunca kıldığı namaz: sözde kalan değil, özde olandır. Cenab-ı Hak, Kur’ân-ı Kerîm’inde: “Vay hâline o namaz kılanlarıŋ, ki kıldıkları namazıŋ değerine aldırış ėtmezler.” dėdiği kimseler, sözde namaz kılanlar, namazları sözde kalanlardır. (CVII. Mâ‘ûn: 4-5). Özleriniŋ olanca hulusuyla eda ėdenlerse


[1]           alaysa’llāhu bi-kāfin ‘abdahu va yuḫavvifūnaka bi’llaḏi̇̄na min dūnihi va man yuḍlili’llāhu fa-mā lahu min hādin [=Allah kuluna kâfi değil mi? Öyleyken onlar kalkmış seni ondan başkalarıyla korkutuyorlar. Allah kimi şaşırtırsa artık ona doğru yolu gösterecek yoktur.] (Kur’ân: XXXIX. Zümer 36.).

[2]           va ḳāla rabbukum ud‘ūni̇̄ astacib lakum inna’llaḏi̇̄na yastakbirūna ‘an ‘ibādati̇̄ sayadḫulūna cahannama dāḫiri̇̄na [=Rabbiniz şöyle buyurdu: Bana dua edin, duanızı kabul edeyim. Bana kulluk etmeği kibirlerine yediremeyenler, aşağılanmış olarak cehenneme gireceklerdir.] (Kur’ân: XL. Mü’min 60).


imanlarına nefs ü nefsaniyetlerini feda ėdenlerdir. O insanlar, ki nefs ve nefsaniyetlerinden uzaklaşırlar, elbette ihlasları nispetinde Allah’a yaklaşırlar; beşerî ihtiras karalığından ve fani hayat aralığından sıyrılıp irfan aydınlığıyla aklaşırlar. Nefs ve nefsaniyetinden uzaklaşmanıŋ soŋ mertebesi: Taŋrı dostluğudur. Bu noktaya ve o nükteyi işaret hikmetiyledir, ki Rabb-i Hakîm, Kelâm-ı Kadîm’inde: “Âgâh oluŋ (ey insanlar) ki Taŋrı dostlarına korku yok! Onlar, üzüntüye de uğramazlar!” buyuruyor. (X. Yûnus, 62). Kur’ân-ı Kerîm öŋcesi kitaplarda rivayet olunduğuna göre Cenab-ı Hak: “Ben, her namaz kılanıŋ namazını değil, hemen ancak, ululuğum karşısında aczini duyanıŋ, kullarıma karşı kibirlenmeyeniŋ ve sırf rızam için, aç yoksulu doyuranıŋ namazını kabul ėderim.” dėmiştir. (Erkânu ’l-İslâmi ’l-Ḫams, 1951, 51. s.). Kul kulluğunu derk ėtmeli, ihtirasatını terk ėtmeli, ihlasını berk ėtmelidir. Fevz ondadır, feyiz ondadır. Bundan dolayıdır ki:

Hak için halka yara;

Namazla Hakk’ı ara!

Dönme Hak kapısından

Eli boş, yüzü kara”

dėmişler. İslam dini: “Hakk’ı arama, halka yarama şuurudur.” dėnilse yeridir.

Allah’a açılan eller boş kalmaz. Allah’a dönen yüzler kararmaz. Müslüman: yalŋız ve yaŋılmaz Allah’ı mabut tanır. Kim, ki ondan başkasını mabut sanır; şüphe yok, ki aldanır. “Allah’ı unutma, gayrı tutma!”

Cenab-ı Hak Kur’ân-ı Azîm’inde Rasûl-i Kerîm’ine şöyle buyurur:

“Ey kendi öz canlarına fenalık ėtmekte ileri giden kullarım, Allah’ıŋ rahmetinden umut kesmeyiŋ (dėdiğimi) söyle! Şüphe yok, ki Allah olanca günahları yarlığar. Esirgeyip yarlığayıcı odur, O!” (XXXIX. Zümer, 53). Dinimiz yeisi ve beisi, yas tutmayı, dolayısıyla ruhça pas tutmayı hoş görmez. Bu bakımdan çok defa intiharlar, eğer bir ani cinnete dayanmıyorsa iman buhranından ileri gelir.

Dinimizce, tutulacak yol: “Havf ile reca arası”dır. Allah’tan korkulur; fakat yine de Allah’tan umulur. Bir hadîs-i şerîf: “Hikmetiŋ başı Allah korkusudur.”[3] dėr. Allah’tan korkanıŋ kimseden korkusu yoktur. Allah’tan korkmayanıŋ korkudan uykusu yoktur.” dėnmesi bundandır. Cenab-ı Hak: “Rahmetim, her şeyi kuşattı.” dėyor (VII. A‘râf, 155). Allah’ıŋ Rahman ismi de var, Kahhâr ismi de var. Rahmeti ölçüsüzdür; ama kahrı merhametiyle sıŋırlıdır. Hidayeti bulan: rahmetine mazhar; dalalete düşen: kahrına hedef! Allah’a dua kapısı, rica kapısı, iltica kapısı her an açıktır; kapanmaz. Zamanı yok, mekânı yok, şekli yok! Göŋül diliyle eda ėdilmeyen namazlarıŋ kabulü daha çok umulur.

Kur’ân-ı Kerîm, bazılarınıŋ sanıp inandığı gibi bir dua kitabı değildir. Bunuŋla beraber, dualarıŋ eŋ güzeli yine de ondadır. Fatiha: Kitâbu’llâh burcunuŋ nurdan bayrağı


[3]ra’su ’l-ḥikmati maḫāfatu’llāhi ta‘ālā es-Suyûtî, el-Cāmi‘u ’s-Saġi̇̄r, 7059. hadis; 7993. hadis (H. Yıldız, H. Yıldız, Z. Yıldız tercümesi 4, 560; 5, 249). el-‘Aclûnî, Keşfu ’l-Ḫafâ va Muzîlu ’l-İlbâsi ammâ ’ştahara mina ’l-Aḥâdîs̱i ‘alâ Alsinati ’n-Nâsi, 1350. hadis (1, 507).


olmak itibarıyla Allah sözüdür; bu vasfınıŋ vėrdiği hassa ile tesirli dualarıŋ da özüdür. “Olanca hamd, âlemleriŋ rabbi olan Allah’a! (O) esirgeyip bağışlayandır. Din gününüŋ sahibidir; (Ey âlemleriŋ rabbi olan, dünyada kamuyu kayırmak, ahirette inanlıyı inansızdan ayırmak suretiyle esirgeyip bağışlayan, din gününüŋ sahibi bulunan Allah!) yalŋız saŋa kulluk ėderiz ve yalŋız senden yardım dileriz; bizi dosdoğru yola ilet! Nimet vėrdikleriniŋ yoluna! Ne kendilerine gazap ėdilmişleriŋkine, ne de sapıklarıŋkine!” (I. Fatiha, 1-7).

Mealini vėrmeğe çalıştığımız Fatiha: beş vakit namazda her gün kırk defa okunur. Buŋa niye her gün türlü vesilelerle olan tekrarlamaları ilave ėdersek muhassala ruhtaki ilahi tele dokunur. Nüzulünden bu yaŋa Fatiha edasıyla, Kelâmu’llâh sadasıyla dergâh-ı kibriyâya yükselen niyazlarıŋ sayısı: rakamları aşar, ihatadan öteye taşar ve insan yerden göğe ağan niyaz seli, gökten yere yağan rahmet sağnağı karşısında şaşar.

Rasûlullâh Efendimiz’iŋ de müessir duaları vardır. Bir dualarında:

“Ey Allah’ım yaramaz ilimden, korkmaz kalpten, duyulmaz duadan ve doymaz nefisten saŋa sığınırım; şu dördüŋ şerrinden saŋa sığınırım!”[4] dėyorlar.

Hazret-i Âişe [v. 678] anamıza tavsiye ėttikleri, kendileriniŋ de sık sık tekrarladıkları bir dualarında da şöyle buyuruyorlar: “Ey Allah’ım, şüphe yok ki sen affėdicisiŋ, affı seversiŋ. Affėt beni!” [5]

Peygamberler dışında kalan insanlar için, günahkâr olmamak mümkün değildir. Bir daha işlememek ahdiyle tövbe ėderek, Allah’a rica ve iltica ėtmek her zaman ve her insan için mümkündür; ama ölümüŋ ne vakit geleceği bilinemeyeceğinden Allah’a ricada, dergâh-ı kibriyâya ilticada acele ėtmek gerektir.

Niyazımız: “Allah’ıŋ rahmetini, rasulünüŋ şefaatini dilemekten, Hakk’a yalvarıp milletiŋ selametini istemek”ten ibaret olmalıdır. Bu, hepimize âdet olmalıdır. Âdeti ibadet olanlara ne mutlu!

Kemal Edîb KÜRKÇÜOĞLU, Radyo Konuşmaları VI

Süleymaniye Kütüphanesi Kürkçüoğlu Kitapları 76. nr. 114-120. s.’dan Yasin YAYLA.


[4]           et-Tirmizî, el-Cāmi‘u ’s-Sünen, 47. Kitâbu ’d-Da‘avât 68. bâb 3711. hadis (O. Z. Mollamehmetoğlu (Soyyiğit) tercümesi 6, 90). en-Nesâî: el-Cāmi‘u ’s-Sünen: 50. Kitâbu ’l-İsti‘âze 2. bâb 5407. hadis (A. M. Büyükçınar, A. Tekin, Ö. F. Harman, Y. Erol tercümesi 8, 751).

[5]           et-Tirmizî, el-Cāmi‘u ’s-Sünen, 47. Kitâbu ’d-Da‘avât 848. bâb 3742. hadis (O. Z. Mollamehmetoğlu (Soyyiğit) tercümesi 6, 112). İbn Mâce: el-Cāmi‘u ’s-Sünen: 34. Kitâbu ’l-Du‘â 5. bâb 3850. hadis (H. Hatipoğlu tercümesi 10, 32).